Atatürkün Bilime Verdiği Önem
Mustafa Kemal Atatürk, kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalmasını ve muasır medeniyetler seviyesinde olmasını her zaman önemsemiş ve bunun için var gücü ile savaşmıştır. Cahillik ve bilinçsizliğin her zaman karşısında olmakla birlikte, bilime ve ilime de çok büyük önem vermiştir. Bilimin gelişmesini, medeniyetlerin gelişmesini sağlayacağını görmüş ve bundan dolayı da hem bilimi hem de bilim adamlarını destekleyen adımlar atmıştır. Atatürk’ün bilime verdiği önemin en büyük göstergesi olarak üniversitelere verdiği destek gösterilebilir.
Zira, Mustafa Kemal, üniversitelerin çağdaş eğitim yuvaları olmaları için her türlü maddi manevi desteği vermiş ve buradaki eğitimcilerin daha özgür hareket etmelerinin önünü açmıştır. Zaten bu da Atatürkçülük düşüncesinin temelini oluşturmuştur. “Evet; ulusumuzun siyasal ve toplumsal yaşamında ulusumuzun düşünce bakımından eğitiminde de kılavuzumuz bilim ve fen olacaktır” sözü, onun bilime ve fene gösterdiği önemi ifade etmektedir.
Çeşitli bilimsel kongrelerin ülkemizde düzenlenmesini sağlaması, Üniversite Reformu olarak bilinen 1933 yasasını onaylaması, Musevi asıllı bilim adamlarının da bilimin bir parçası olarak atanmalarının yapılması, İstanbul üniversitesini kurması ve yükseköğretim kanununu çıkartması, bilime ne kadar büyük önem verdiğini göstermektedir.
Yine Maarif Kongresini düzenleyerek burada 180’den fazla bilim insanına atfen sarfettiği sözler de çok büyük bir değer verdiğini gösteriyor. Bilimsel düşünceyi ön planda tutan ve her alanda bilimden faydalanılmasını öneren Mustafa Kemal Atatürk, bunu sadece sözde değil, yaptığı yeniliklerde de göstermiştir.
Atatürk bilime teknoloji ve akıla önem verirdi bunu tüm sözlerinden açıkça anlıyoruz. Fen fakültelerini açması bunun bir delilidir. Atatürk’ün bilim alanında yaptığı yeniliklere baktığımızda İstanbul Üniversitesinin açılması, modern çağdaş bir tarım için Ziraat fakültelerinin açılması, dil, coğrafya ve tarih alanında okullar açması; Türk dil kurumunun ve tarih kurumlarının açılması örnek olarak gösterilebilir.
Atatürk, “Akıl ve mantığın halledemeyeceği mesele yoktur.” sözünü söylerken bilime ve teknolojiye olan inancını da dile getirmiştir.
Türk milleti olarak Atatürk’ün yol gösterdiği akılcılık anlayışı ile hareket etmeli, İnsan zekası ile bilim ve teknolojiyi bir bütün olarak ele almalıyız. Sağlıkta, teknolojide, ilimde, fende araştırma ve incelemelerde bulunmayı temel yaklaşım olarak benimsemeliyiz. Atatürk, bilimsel çalışmaları kendisine rehber edinmiş bir lider olarak aynı zamanda askeri ve devlet adamlığı kimliğine de bu tavrını aktarmıştır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bilime ve bilimsel araştırmalara verdiği önem doğrultusunda, ülkemizdeki pek çok kurumun kurulmasına öncülük etmiştir. 1921 yılında Ankara’da kurulan Veteriner ve Araştırma Enstitüsü, 1924 yılında Adana’da kurulan Pamuk Araştırma Enstitüsü yine aynı yılda Rize’de kurulan Çay Araştırma Enstitüsü, 1926’da Eskişehir’de kurulan Tarımsal Araştırma Enstitüsü, 1929’de kurulan Refik Saydam Hıfsızsıhha Enstitüsü ve 1935 Yılında kurulan Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA) onun öncülüğünde ülkemize kazandırılan kuruluşlardır.
Atatürk’ün özellikle ilgilendiği alanlardan biri de okul hayatından beri çok sevdiği matematik ve geometridir. Kendisi bu alanda eskiden beri kullanılan terimlerin Türkçe karşılıklarını getirmiştir. Atatürk der ki: Bütün ilerlemeler, insan fikrinin eseridir. Fikri harekete geçirmek birinci işimiz olmalıdır.
Atatürkün Bilime Verdiği Önem
